Dünden Bugüne İstanbul’da köprüler…
İSTANBUL’DA İLK KÖPRÜLER
Yazan: Kürşad Ekrem Uykucu (Hayat Tarih, 1968)
İSTANBUL’UN yeni bir köprüye kavuşma haberi alındığı şu günlerde okuyucularımızı en çok ilgilendiren konulardan biri de hiç şüphesiz güzel İstanbul’un Osmanlılar zamanında kaç köprüye sahip olduğu konusudur.
Kaynakların verdiği bilgilere göre İstanbul’a ilk köprü kurduran Fâtih Sultan Mehmed’dir. Fâtih’in bir gün içinde Haliç’te kurdurduğu bu köprüden beş kişi yan yana geçebiliyordu.
Haliç’te yaptırılan bu köprü üzerinden tam üç buçuk asır geçti. Türkler, fetihlerle uğraşıyor, Tuna üzerine güzel ve sağlam köprüler kurduruyorlardı. İstanbul ise bu tek köprü ile yetindi. Ta, 1836 yılına kadar.
1836’da devrin padişahı II. Sultan Mahmud, halkın ve tersanenin yararına Unkapanı ile Azapkapısı arasına bir köprü inşasına Kapdân-ı Derya Vekili Fevzi Ahmed Paşa’yı memur etti.
Kadir gecesi’nin ertesi günü açılış töreni yapılan köprü, birbirine bağlı sallar üzerine kurulmuştu. Uzunluğu 600 arşını aşkın, genişliği iki araba yüklü beygirle piyadelerin birbirine dokunmadan geçebileceği kadar rahattı.
Köprünün açılışı münasebetiyle II. Sultan Mahmud, “Zinhar kimseden akça alınmayacak ve herkes meccanen gelip geçecek” şeklinde bir irade çıkarmış, hatta bu yüzden köprünün adına Hayratiye denmişti. Padişahın bu iradesini dinlemeyenler, “Mururiye” (Köprü geçme parası) adı ile para almaya devam etmişlerdir.
İstanbul’un 3. köprüsü 1844 yılında Sultan Abdülmecid tarafından düşünülmüş ve kurdurulmuştur.
Sultan Abdülmecid, 1845 yılında kurdurduğu köprüden önce kendisi geçmiştir. Genç padişahı diğer devlet ileri gelenleri izlemişlerdir. Açılış münasebetiyle köprüden halkın 3 gün parasız geçmesi emredilmiş, bu durum halk arasında çeşitli fıkraların söylenmesine sebep olmuştu.
1863 yılında bu köprü, Unkapanı ile Azapkapısı arasına getirilmiş, buraya George Vals tarafından demir dubalar üzerine yeni bir köprü yapılmıştır. Köprü yine paralı idi, para alma işleri de köprücülerin keyfine göre düzenlenmişti.
Abdülaziz, “Tercüman-ı Ahval” başta olmak üzere, diğer gazeteler vasıtasıyla yayınladığı tarife ile bunu ortadan kaldırmaya çalıştı. Tarifeye göre; yayalardan 5 para, yüklü, yüksüz beygir, merkep ile manda ve sığırlardan 30 para, koyun ve keçinin her birinden 5 para, kişi taşıyan atlı arabalardan 5 kuruş, bir atlıdan 4 kuruş, sırık hamalından (yükçü) 2, sedyeciden 2,5 kuruş, manda arabasından 10 kuruş alınıyordu. Bu tarifeye girmeyenler arasında ise asker okul öğrencileri, tabur ve bölük ile geçen askerler, zaptiye nefesleri, tulumba takımı bulunmaktaydı.
İstanbul’da son yapılan köprü ise, şimdi üzerinden günde yüzlerce kişi ve vasıtanın geçtiği Galata köprüsüdür. Köprü, “Masiner Fabriken Ausburg” adında bir Alman firması tarafından 1912 yılında yaptırılmaya başlanmıştır.
237.000 altına çıkan köprü, 465 metre uzunluğundadır.
Güzel İstanbul bugün yeni yapılacak bir köprünün özlemini duymaktadır. Köprü geçmiş zamanlarda olduğu gibi küçük bir bölgeyi kapsamı içerisine almayacak, büyük hinterlanda sahip Anadolu ve Rumeli yakasını birbirine bağlayacaktır.
(NOT: Son bahsettiği köprü hepimizin anladığı gibi Boğaziçi Köprüsü. Tabi sonra Boğaza iki köprü daha yapılmıştır.)