İtalya’da bir foto muhabiri uzun uğraşmalardan sonra nihayet şeytanın resmini çekebildi. Üstte birinci resimde şeytan, diğerlerinde şeytanın resmi çekilirken korkan ev halkı görülüyor.
BİR AKŞAM, Romanın Flaminia caddesindeki durakta son tramvayı bekleyen birkaç yolcu, Piazza del Popolo istikametinden canhıraş feryatlar yükseldiğini görerek hemen o tarafa koşmuştur. Adamın biri, apartmanlardan birinin penceresinden beline kadar sarkmış; “Şeytan, Şeytan!.. Şeytan gördüm” diye feryat edip duruyordu. Bu, bir kumaş fabrikasında muhasebecilik eden 38 yaşındaki Giuliano Rimoldi’den başkası değildi. Karısı tarafından teskin edilen Giuliano, az sonra, içeri girmiş; yolcular da, kendi aralarında fısıldaşarak tramvay durak mahalline doğru yollanmışlardır.
Bu acayip hâdise, ertesi gün gazetelerde çıkan üç beş satırlık bir yazı ile geçip gidecek; kimsenin ilgisini çekmeyecekti. Fakat birkaç gün sonra, bir tesadüf eseri olarak, bir gazete fotoğrafçısı bu şeytanın hayalini fotoğrafla tespit etmeğe muvaffak olunca, bütün İtalya birbirine girmiş; bütün meşhur ipnotizmacılar, ruhiyatçılar, medyumlar bu mesele üzerinde incelemelere başlamışlardır.
Giuliano Rimoldi’yi yakından tanıyanların anlattıklarına göre: “Gayet normal bir insan olan bu muhasebeci, bir vakitler çok neşeli bir adammış. Gayet muntazam bir hayat yaşar, vazifesine büyük bir merbutiyet gösterirmiş. Son zamanlarda, karısı, kocasından büyük bir değişiklik olduğunu hayret ve merakla müşahede etmiş.
Giuliano Rimoldi, geceleri de rahat uyuyamamağa başlamış. Boyuna sayıklıyor, ağlıyor, bağırıyor kendini sağa sola atıyormuş. Bu hal, on iki yaşlarındaki oğulları Armando’yu o kadar korkutmuş ki, artık akşamları teyzesi çocuğu alıp kendi evinde yatırmağa başlamış.
Giuliano Rimoldi, karısının bütün ısrarlarına rağmen, bir türlü doktora gitmeğe yanaşmıyormuş. Nihayet, karısı o kadar fazla ısrar etmiş ki, muayene olmağa razı olmuş. Dâhiliyeciden başlayıp bütün doktorları dolaşmış ve nihayet bir sinir doktoruna da gitmişler. Sinir mütehassısına da baş ağrısı ve can sıkıntısından şikâyet eden Giuliano Rimoldi, geceleri rüyalarında ne gördüğünü soran doktora evvelâ “Hiç bir şey” diye cevap vermiş; sonra hatırlamadığını, daha sonra da kâbus geçirdiğini bazı hayaller gördüğünü söylemiş. Adamın haline bakan doktor, hastada delilik alâmetlerinin belirmek üzere olduğunu müşahede ederek, Giuliano Rimoldi’yi asabı muvazenesizliği gidermek için elektroşok tedavisine tâbi tutmağa karar vermiş. Fakat muhasebeciyi böyle bir şeye razı edememiş.
Eve dönünce, elektroşok tedavisinin yapılıp yapılmaması hususunda, karı koca arasında kızılca bir kıyamet kopmuş. İlk önce, karısına karşı koyan Giuliano Rimoldi, sonra oturup ağlamağa başlamış ve kendisindeki değişikliğin sebebini şöyle izah etmiş:
“Başlangıçta, bizzat hem de gülünç olduğum için başıma gelenleri sizlere anlatmak lüzumunu hissetmedim. Fakat sonraları da, korkunun zebunu olarak size bir şey söyleyemedim.
Giuliano Rimoldi’nin karısına bu sözleri söylediği akşam, şeytan tekrar muhasebeciye görünmüş ve o da şuursuz bir hareketle pencereyi açarak feryadı figan etmeğe başlamıştır. İşte Flaminia caddesinde son tramvayı bekleyen yolcuların merakla Piazza del Popolo’ya doğru koştukları akşam, o akşamdı.
Aradan iki gün geçmişti. Gazeteler, hâdiseyi üç beş satırla nakletmişlerdi. Fakat hiç birisine şeytanı gördüğünü söyleyen adamın resmi çıkmamışta. Bu eksikliği fark eden foto muhabiri Luigi Leoni, o gün günlük işlerini ikmal ettikten sonra, bu adamın da bir iki poz resmini almak maksadıyla tam saat 20 de Piazza del Popolo’daki evine gitmiştir. Foto muhabirine kapıyı açan Giuliano’nun karısı, bu meseleden bahsedilmesini dahi istememiş ise de kapıya gelen muhasebeci, Luigi Leoni’yi içeri kabul etmiş ve izzeti ikramda bulunmuştur. Foto muhabiri, bundan sonrasını şöyle nakletmektedir:
“Giiliano Rimoldi’nin yüzü sapsarı idi. Sağ elinin parmaklarıyla masaya trampet çalar gibi vururken mütemadiyen ürkek nazarlarla etrafa bakınıyordu.
Birden bire bulunduğumuz apartmanın bütün elektrikleri sönüverdi. Zifiri karanlığa gömüleli henüz beş altı saniye olmuştu ki muhasebecinin “İşte, işte! Orada” diye canhıraş bir feryat kopardığını işittim. Yerinden kalkmış, bir köşeye büzülerek görünmeyen bir tehlikeden kaçınmağa çalışır bir hal takınmıştı. Ben, kendisine, (Nerede?) diye sorarken, karısı da mutfaktan yanımıza gelmişti. Giuliano Rimoldi, karısının mevcudiyetinden cesaret bularak: “Az evvel burada idi. Pencereden çıktı.” diye cevap verdi.
Tam masanın başına dönüp yerlerimize oturacağımız sırada, muhasebeci, yeniden “İşte, işte! Balkonda duruyor!” diye bağırdı. İlk fırsatı kaçırmıştım. Bu seferkini de kaçırmamak için hemen ayarlı olan makinemi kaldırıp korku içinde bulunan Giuliano’nun eliyle balkonu gösterir bir şekilde resmini çekiverdim.
Filmi çevirip, makineyi tekrar ayarladım. Bu esnada, muhasebecinin karısı da korku ile kocasına sarılmış ve “Evet, evet, ben de görüyorum” diye kendinden geçercesine söylenmeğe başlamıştı. Balkonda hafif bir parlaklık vardı. Ve sanki bir iskelet hayali sıçrayıp türlü maskaralıklar yapıyordu. Odayı ise kesif bir kükürt kokusu kaplamıştı. Balkondaki parlak şeyin ne olduğunu anlamak maksadıyla flaşı bir daha yaktım. Hiçbir şey göremedim.
Az sonra, ışıklar yandı, ben de Giuliano Rimoldi’ye veda ederek evlerinden ayrıldım. Matbaaya varınca, o günkü işlerimi yazı işleri müdürüne vermek maksadıyla, hemen karanlık odaya kapanıp filmi banyo ettim. Rimoldi’nin resminden sonra, filmde bir resim daha vardı. Acaip ve karışık bir şey olan bu resmin, ilk önce, ne zaman ve nasıl çekildiğini anlayamadım. Fakat sonra bunun muhasebecinin gördüğünü söylediği şeytana benzediğini görünce işi anladım. Ben balkondaki parlak iskelet hayaline benzer şeyin ne olduğunu görmek maksadıyla flaşı yakmıştım. Tabiî o arada fotoğraf makinemin adesesi de açılıp kapanmış ve dolayısıyla balkonun, daha doğrusu balkondaki şeytanın resmi de çekilmişti.”
Şimdi meşhur bütün ispirtizmacılar, ruhiyatçılar ve medyumlar foto muhabiri Luigi Leoni’nin çektiği şeytan resmini inceleyip üzerinde münakaşalar yapmaktadırlar.