Bir zamanların dolmuş müziği. Nam-ı diğer; Arabesk. Tarihimizin en çok dinlenen ve en çok tartışılan müzik türü. Bu müzik türü belki günümüzde eskisi kadar popüler değil ama hala güçlü, hala dinleniyor. Belki plak, kaset ya da MP3 olarak çok dinlenmiyor gibi ama bugün pop müzikte ve diğer dinlenen müzik türlerinde saklı bir biçimde geliyor kulaklarımıza. Belki Arabesk bugün satışlarda yok ama ruhlarda hala var.
Arabesk müziği hem Türkiye’de hem de batıda pek çok kişinin araştırmasına konu olmuştur. Batı kaynaklarında Türk müzik terminolojisinde Arap kökenli müziği temeline alınarak 1960’lardan 1990’lara kadar üretilen müzik olarak tanımlanmıştır. Bu müzik türünün ortaya çıkmasına yönelik çok tez üretilmiştir. Ben bu tezlerden ikisine şiddetle katılıyorum. Radyoda yasaklanan Türk müziğine alternatif olarak insanlar Arap radyolarında başta Mısır’dan yayınlanan müzikleri dinleye dinleye ilk bu müziğe alıştı. Bu müzik türü Mısır filmlerinin ülkemize gelmesi ile bir tık daha büyüdü. Kulaklar ilk böyle alıştı bu müzik türüne. Derken 1960’larda hızlanan köyden kente, her mahallede bir milyoner yaratma sevdası ve taşı toprağı altın olan İstanbul’da geçirilen yoksul günler… Bu dönemi yaşayanlar beraberinde kendi kültürlerini ve yaşam tarzlarını da getirdiler büyük şehirlere. Taşı toprağı altın olan İstanbul’da bir türlü altın bulamayanların feryatları ile büyüdü bu müzik. Tezgahlarda seyyar kasetçilerde çalan kasetlerde, dolmuşlarda dinlendi Arabesk. TRT Yasaklasa da halk her yasağa karşı olduğu gibi bu yasağa da karşı koydu ve bu müziği yasağın aksine daha da yüceltti.
Arabesk altmışlarda doğdu, yetmişlerde gelişti, seksenlerde altın çağını yaşadı. Doksanlarda düşüşe geçti, iki binli yıllarda düşüş hızlandı ve iki bin onlu yıllarda ticari anlamda değerini kaybetti. Bu değer kaybı aslında bir dönüşümden ibaretti. Arabesk müziği belki tür olarak tek başına ayakta kalmadı ama pop müzik ve hatta rock müzikle ortak bir paydada buluştu. Bir başka deyişle Arabesk müziği bir dönüşüm yaşadı ve bu dönüşümle beraber pop ve rock müziği ile karşımıza çıkmaya başladı.
Önce büyük şehirlerin en yaygın toplu taşıma araçlarından olan dolmuşlarda en çok yayınlanan müzik türü oldu Arabesk. Bunun içindir ki bu müziği aşağılamak isteyenler, sosyoekonomik olarak bu müziğin tüketicisini de aşağılamış ve bu müziğe “dolmuş müziği” de demiştir. Dolmuş müziği denmesinin en büyük nedeni özellikle dolmuşlarda ve daha sonra ortaya çıkan dolmuş minibüslerde sık sık yayınlanması olmuştur. Arabesk’in bir diğer adı da “minibüs müziği” olmuştur. Özellikle 70 ve 80’li yıllarda bu müzik öylesine minibüs ve dolmuşlarla bütünleşmiştir ki, dolmuşlar, kimin daha çok dinlendiğini, hangi şarkının hit olduğunu, hangi kasetin daha çok sattığının verilerini sunan birer billboard haline dönüşmüştür. O dönemin dolmuş şoförleri birer radyo Dj’i gibi kendi Arabesk hitlerini dinleye dinleye ve yolcularına da dinlete dinlete bu müziğin yaygınlaşmasına katkıda bulunmuşlardır.
90’lı yıllara geldiğimizde dolmuş müziği yerini bu müziğin yayınını yapan Kral Fm’e bıraktı. Daha sonra ilginç bir şey oldu ve dolmuş ve minibüslerde müzik dinletisi sunma yasaklandı. Arabesk müziğini “ahlı vahlı, iç karartan” müzik olarak tanımlayanların oluşturduğu kamuoyu sonucunda, çıkan bir yasa ile dolmuş ve minibüslerde başta Arabesk olmak üzere genel müzik yayını yasaklandı. Böylece bir dönemlerin billboardları haline dönüşen dolmuşlarda müzik sustu. Bugün, dolmuş ve minibüslerde yer yer hala müzik çalıyor ama genelde radyodan çalan nağmelerden oluşan bir müzik dinletisi oluyor bu müzik. Radyolarda alaturka sevenler Radyo Alaturka’yı, pop sevenler ise Powertürk’ü açıp yolculuklarına kısık sesli radyo eşliğinde devam ediyorlar.
Bugün hit müziğin belirleyicisi belki sosyal medya ve radyolar gibi gözükebilir ama unutmamak lazım bir dönemler hit müziği belirleyenler dolmuş ve minibüslerdi. İşte 1972 yılından kelebek gazetesinin bir tam sayfası. O zamanların “Dolmuş Billboard” listesi.