İngiliz Hortlaklar Cemiyeti tarafından bir tecrübe esnasında çekilmiş olan bu resim, güya maddileşen ruhun basbayağı bir mum heykel olduğunu meydana koymuştu.
İngilizler bütün öbür dünya meselelerine son derecede meraklı bir millettir. Hususî ispritizma, manyetizma cemiyetleri azalan pek kalabalıktır.
İngiltere’de manevî kuvvetlere ne kadar inanıldığının bir delili de, insanları öbür dünya ile temasa geçerek tedavi eden diplomasız doktorların bolluğudur. Bizim üfürükçü dediğimiz bu tip hekimlerin en meşhurlarından biri olan yukarıda resmini gördüğünüz Harry Edwards’ın o kadar çok müşterisi vardır ki 12 kâtibe tutmaya mecbur kalmıştır. Yukarıda bu üfürükçüyü bir tedavi sırasında görüyoruz.
Bu sene Mayıs sonunda, başlıca gayesi, hortlaklarla hayaletleri meydana çıkarmak olan bir cemiyetin yetmişinci yıldönümü kutlandı. Tabiî bu cemiyetin İngiltere’de kurulmuş bulunduğunu hatırlatmaya lüzum yok.. Malûm olduğu üzere, İskoçya’nın tarihî saraylarıyla İngiltere şatolarında fıkır fıkır hortlaklar ve hayaletler kaynaşır haldedir. Bu eski yapılarda beyazlı kadınlarla siyahlı keşişler ve kelleleri koltuklarında şövalyeler, hiç durmamacasına merdivenlerden inip çıkarlar. Göze görünmez zincirler, insanların tüylerini ürperterek şakırdar. Sebepsiz mesnetsiz çanlar çalar ve asırlardır gayrı meskûn odalarda döşeme tahtaları gacırdayıp durur. Kısaca, İngiltere’de hayaletler o kadar boldur ki istatistikçilere bile mevzu teşkil etmişlerdir, istatistikçiler, vesaikle tespit olunmuş hakikî hayaletleri meydana çıkarıp dosyalamış ve öteki dünya sakinlerinin, hiç de gece yarısı saatlerine rağbet etmedikleri neticesine varmışlardır. İngiliz hayaletlerinin yalnız yüzde ikisi, gecenin en korkunç saatinde görünmek itiyadındadırlar. Yüzde yirmisi ise güpegündüz görülmekte, yüzde otuzu da mehtaplı geceleri tercih etmektedirler. Bütün İngiliz hayaletlerinin yüzde altmışı, kırk yaşından yukarı erkekler veya kadınlardır. Yüzde beşi çocuk hayaletleri, yüzde ikiyi de köpek hayaletleri teşkil eder.. Daha başka hayalet istatistiği rakamları da vardır: İngiliz hayaletlerinin yüzde on beşi şeffaftır. Duvarda veya yerde kaybolmak itiyadındadırlar. Diğer yüzde ellisi ise görülüp hava civa oluvermektedir.
Hayaletlerden pek azı mezarlıklarda veya boş evlerde ikamet ederler, çoğu, topluluk hayatından hoşlanan hortlaklar olmak iktiza ediyor; zira meskûn şatolar ve saraylarda hortlarlar. Ekserisi keyfine pek düşkündür ve inatçıdır. Canı istediği zaman hortlar. İngiliz kralı sekizinci Henry’nin idam edilmiş olan beşinci karısı Catherine Howard, elinde yanan bir şamdan olduğu halde muntazaman Hampton – Court sarayının hortlaklar dehlizinde hortlayıp dururken, bundan bir buçuk sene evvel İngiliz televizyon şirketinin mühendisleri, kendisini hazır sinema ve ses makineleriyle aynı sarayda bir hayli bekledikleri halde televizyon artistliğini bir türlü şanına, şerefine yakıştırıp görünmedi. Bu görünmeyişe de hiçbir İngiliz şaşmadı. Yaşayan insanlardan da pek çok kimse, televizyondan hoşlanmayanlar arasında değil midir?
İngiltere hortlak ve hayaletleri hakkındaki bütün hikâyeleri saçma olarak bir tarafa atıvermek kolaydır. Kolaydır ama velev bütün bunlar uydurma da olsa, nasıl meydana geldikleri kafa yormaya değmez mi? Yapılan birçok tecrübelerde pekâlâ akılları başlarında, tanınmış sürülerle insan böyle hayaletler görmüşlerdir. Fizikî bakımdan şüphesiz namevcut olan bu hayaletler, nasıl olup da görülebiliyor? Hepimiz hayatımızda, ilmin izah edemediği şeyler yaşamamış veya duymamış mıyızdır?
Geceleyin, kan ter içinde uykusundan uyanıveren annenin hikâyesi az mı meşhurdur? Sebep? Çünkü o dakikada Amerika’da veya dünyanın başka bir bucağında bu annenin oğlu, büyük bir tehlike yaşamaktaydı! Nitekim iki gün sonra müthiş felâketin haberi de geliveriyor. Buna “Garip bir tesadüf!” deyip geçecek miyiz? Yoksa telepatiyle mi izah edeceğiz? Peki telepatiyi neyle izah edeceğiz? Bir Hint fakirinin yalınayak alevler içinden geçişini ve hiçbir şey olmayışını nasıl kavlayacağız?
Neyse, biz yine şu meşhur İngiliz cemiyetine gelelim… Birkaç ay önce yetmişinci yıldönümünü kutlayan “Society for Psychical Research” cemiyetinin o günkü hayranımda sürülerle üniversite profesörünün hazır bulundukları bir ziyafet de verildi. İngiltere’nin en namlı klâsik dilcisi Profesör Gilbert Murray da bir nutuk irad etti. Bu nutuktan öğrendiğimize göre mezkûr cemiyet 1882 yılında, tanınmış profesörler tarafından “İzahı gayrı kabil hâdiselere nüfuz kâseliyle kurulmuştur. Kurucular, bu hâdiseleri serbest ilim metoduyla incelemek kararını vermiş bulunuyorlardı. Cemiyet, ilim tarihine geçmiş bir sürü tecrübeler yaparak, bazı hâdiseleri hakikî ilim metodlariyle ölçmüş ve medyum olduklarını iddia eden birçok kimselerin sahtekârlıklarını meydana çıkarmıştır. Bu tecrübelerdi çekilen resimler, güya ruhların maddeleşme hallerinin iç yüzlerini ortaya vurmuş ve bu maddeleşme hadiselerinin, mumdan yapılmış bir takım heykellerle oynanan oyunlar olduğunu açıklamıştı.
Maamafih cemiyetin bütün şüphelerine ve kuşkularına rağmen bazı medyumları izah edemediği de görülüyor. Meselâ meşhur – medyumlardan Rudi Schneider, Eusapia Palladino ve Stanislavva Tomczyk cemiyetçe izah edilemeyen tecrübeler yapmışlardı.
Öğünden bugün cemiyetin imtihan ve kontrol meddaları da hayli geliştirilmiştir, Trans hallerinin kontrolü için insan dimağının elektrik? Faaliyetini ölçen bir elektro – ansefalograf kullanılmaya başlanmış; ayrıca telepati tecrübeleri için de manyetik bir ses alıcı cihazdan istifade edilmiştir. Bilhassa karanlıkta her şeyi gören bir enfraru teleskopu getirildi getirileli hiçbi medyumun cemiyette tecrübe yapmaya yanaşmayışı, hayli gariptir, değil mi?
İngiliz cemiyeti şimdiye kadarki tecrübelerim istinaden birçok hortlak, hayalet, ispirtizma tecrübelerine karşı son derece kuşkuludur ve böyle her yeni iddiayı tetkik etmekle beraber, altından bir şey çıkmıyacağını bilmektedir.
Fakat telepati için yapılmış olan tecrübeler, bu insan hususiyetinin var olduğu kanaatini uyandırmıştır. Bir odada bir takım kimselerin çizdikleri resimleri ve ya attıkları zarın hangi sayıları gösterdiklerini diğer bir odada kapalı lâalettâyin kimselere tahmin ettirme şeklindeki tecrübelerde, hesabı ihtimali hudutlarını çok aşan isabet neticelerine varılmıştır.
Şu da var ki ilim: “ölümden sonra hayatın devam ettiği ilmen ispat edilememiştir!” diyor ama muarızları da: “ölümden sonra hayatın devam etmediği ilmen ispat edilmiş midir? Diyor ama muarızları da: “Ölümden sonra hayatın devam etmediği ilmen ispat edilmiş midir?” diye sorunca buna müsbet bir cevap vermek te kabil olamıyor.