(OLAY, 1945)
Dünya tarihinin en eski nuktelerini şaka ve latifelerini araştırmakla meşgul olan en selahiyetli bilginler tarafından ileri sürülen kuvvetli bir ihtimale göre, insanlar taş devrinde birbirlerini sözle iğnelemeğe başlamışlar, her konudan evvel kaynana üzerinde zekalarını işletmişler ve kaynanalar aleyhinde nükteler yaratmışlardır.
Bu bahis üzerinde ihtisas sahibi olan Caroly Wells, taş devrine ait olan bu ihtimali şu şekilde yaşatmağa çalışıyor:
Mağarada yaşayan zevce kocasına diyor ki:
— Aman, çabuk ol, müthiş bir kaplan anamın peşine düşmüş. Sopanı ele al da koş!
Ve taş devrinin bu erkeği cevap veriyor:
— Kaplanı kurtarmak neme gerek!
Gerçi mağara devri yaşayan insanların medeni insanlar gibi karşı karşıya oturup sohbet ederek nükteler fırlattıklarını ve gülüştüklerini sanmak beyhudedir. Fakat bu mağara insanlarının da işaretle konuşmak safhasını aşarak bir dil sahibi olduktan sonra kelime oyunları yapmaktan haz duydukları muhakkak gibidir.
Nitekim bu günün, iptidai hayat süren, beşer kümeleri taş devrinde yaşayan insanların hali hakkında bir ipucu vermekte ve onların durumunu aydınlatmağa yardım etmektedirler. Eskimoları bunlardan saymak ve onlara bakarak bir şeyler öğrenmek kabildir.
Bu bahis ile meşgul olan ve ihtisası ile tanınmış olan Henry Collins diyor ki:
“Eskimolar şakadan anlarlar, nükteleri sezerler ve kelime oyunları yapmaktan hoşlanırlar. Eskimolar aile sohbetlerinde gülüşmek vesileleri bulurlar ve bol bol gülerler. Fakat Eskimolar kendileriyle alay edilmesine tahammül etmedikleri halde başkaları ile alay etmekten ve başkalarına gülmekten haz duyarlar”.
Aynı mütehassıs şu vakayı anlatıyor:
“İki Eskimo ava çıkacaklar ve yabani ördekler tutacaklardı. Ben de bunların birine bakarak bu kutup hayvanlarından hangilerine ehemmiyet vermeleri lazım geldiğini anlattım. İkinci Eskimo da bana dönerek şu sözleri söyledi:
-Emrinizi yerine getirmek için bir kutup ayısı ile karşılaşmayı temenni ederim!”
Fakat bu gün yaşayan iptidailerin hepsi de ayni derecede nükteci ve şakacı değildirler. Onun için taş devrinde yaşayanlar içinde nüktenin ne olduğunu bilmeyenler bulunduğu da sanılıyor.
Muhakkak olan bir nokta, kaynanaya ait nüktelerin dünya tarihinin en eski nükteleri arasında yer tuttuğudur. Bu bahsi, bu gün yaşayan iptidailer arasında tetkik eden antrepoloji bilginleri, kaynananın iptidai aile içinde en mühim şahsiyet sayıldığını ve kaynanaları idare için bir çok efsunlardan vesaireden istifade edildiğini anlatıyorlar. Buna mukabil kaynanaların aile içindeki mevkileri son derece siliktir.
Bizim hala taş devrine ait nükteleri kullanıp kullanmadığımızı söylemeğe imkân yoktur. Çünkü taş devrinin insanları, bu yolda bizi aydınlatacak eser bırakmamışlardır.
Fakat Sümer. Babil ve Mısır halkının okuma yazma bildikleri için bu yolda eser bırakmaları mümkün olduğu halde, çok az şey bırakmışlardır. Şikago üniversitesi Şark Enstitüsü profesörlerinden Doktor Waldo Dubberstien diyor ki: “Asur. Babil ve eski Mısır hal-kının neşeli ve şakacı kimseler olduklarına inanıyorum.
Bunların edebiyatında bunu ispat eden izlere rast gelmekteyiz. Fakat bu nükteleri anlamakta güçlük çekiyoruz ve bunları terceme edemiyoruz. Şu var ki eski Mısır ve Babil yazılarında bir takım müstehcen parçalara rasgeliyoruz ve eskilerin bunlardan haz duyduklarını ve bu çeşit sözlerden güldüklerini anlıyoruz.
Asur, Babil ve Mısır halkı kendilerini güldüren nükteleri kaydetmekte cömert davranmadıkları halde Yunanlılar ile Romalılar bilhassa meşhur adamlarla alay eden hikâyeler yazmağa ehemmiyet vermişlerdir.
Diyojene (Diogenis) ait şu meşhur hikaye bunlardan biridir.
Meşhur Diyojen attığı okları hedefe isabet ettiremeyen bir okçunun oklarından korunmak için hedefin bulunduğu yerde oturmuş ve “selâmet!”i bulduğunu söylemişti! Meşhur hatip Cicero, hakkında da şu hikâyeyi naklederler: Kadının birinden bahsederken meşhur hatibe onun otuz yaşına bastığını anlatmakta olduğunu söylemişler. Cicero: