Fakirleri ve marifetlerini duymayan kalmamıştır. Uzak Şarkta seyahat etmiş olanlar, Hindistan fakirlerinin şayanı hayret başa ularım anlata anlata bitiremezler. Birçok fakirlerin yaptıkları, Avrupalılara göre, bir nevi spor veya cambazlık hünerinden başka şey değildir. Belki aslında, Şarkta da fakirin yaptığı budur. Fakat böyle hünerlere esas teşkil eden düşünce, Şarkta, Batıdakinden çök ayrıdır.
Hindistan fakirleri, Bagavad Gita’nın eski felsefesine uyarak vücuda ve ete hâkim olmak için uğraşırlar. Ete hâkini olmak demek, ona bağlı olan can acısı hissini de duymaz hale gelmek demektir. Hint fakiri bunu, herkesin karşısında değil, herkesten gizli yapar. Çünkü bu, bir ibadettir. Hint felsefesine göre dünya yüzünde varılacak en yüksek mertebe, vücudun bütün insanca tezahürlerine hâkim olmaktır. Açlığa, susuzluğa, acıya, ihtirasa vesaireye hâkim olmak… Hint fakiri ateşte yanmayabilir. Zehir ona tesir etmeyebilir ve çelik silâh, onun karşısında aciz kalabilir… Bu mertebeye varmış olan fakir bir Guru (bir hoca) ve bir yarım ilâhtır.
Fakat bazı Hintli veya Hintli olmayan fakirlerin, bu nevi hünerleri halka gösterip para kazandıkları da görülmektedir. O zaman bu iş artık bir felsefe ve inanç mevzuu olmaktan çıkar; dosdoğru cambazlık, marifet, hüner… Hatta şarlatanlık hududu içine girer.
Günümüzde, Hindistan’da ve dünyanın diğer taraflarında böyle fakirlerin sayılan gittikçe çoğalmaktadır. Bunlar arasında basbayağı hokkabazlardan, büyücülere, falcılara kadar her çeşidi vardır.
Cenup Hindistan’da bir evliya olarak taranan Sri Ramazan adlı fakir, hakikî bir fakir mı, yoksa bir, şarlatan mı, pek belli olmayan biriydi. Avrupalılar da ona hayran kalmaktan kendilerini alamazlardı. Birkaç yıl önce öldü. Aynı tipten bir başka fakir de Bengallı bir evliya olduğu iddia edilen Aurobindo idi. Pondişeri şehrine hicret edip orada beyaz bir Yahudi kadınıyla evlendi. Tam 25 senedir siyasî büyücülükle meşguldür. Kendi iddiasına göre iki mühim hâdise onun sayesinde vuku bulmuştur:
1 — Stalingrad’ın Ruslar elinde kalması;
2 — Mitlerin 1945 de mağlup olması.
Aurobindo’nun, mübalağalı iddialarda pek ileri gittiği besbellidir.
Son zamanlarda bu çeşit fakirlerin batıda pek rağbet görüşleri dikkati çekiyor. İkinci Dünya Harbinden önce, Hindistan’da fakirizm tahsili yapmış olan Fransız, fakiri Charles Fossez, Fransa kadınlarının göz bebeğiydi. Fakat bir gün intihar etti.
Namlı fakirlerden olduğunu iddia eden L. S. Rao, tayyare ile Londra, Paris ve New York kibarlarına şayanı hayret marifetler göstermektedir. Bu adam sadece demir yemek ve asid içmek suretiyle nasıl 120 sene yaşanacağım ispat ediyor. Hindistanlı bir fakir olan Svami Sevenand, bir müddet sonra su üzerinde yürüyeceğini haber vermiştir. L. S. Rao, Amerika da okudur büyük muvaffakiyet kazanmıştı ki tütün milyoneri Doris Duke, kendisine dört time sayı hanesi boş çek ve bir otomobil hediye etmişti. Yine milyoner kadınlardan Barbara Hutton da Rao’dan genç kalmanın sırları hakkında yüksek ücretli dersler almıştı. Rao, kendisine hediye edilen dört çekle Hindistan’daki çiftliği için dört traktör satın aldı.
Bunlar her nasılsa Hindistan dışına çıkarak hokkabazlıkları ve hünerleriyle Batılı seyircileri menimin bırakan fakirizm şarlatanlarıdır. Hindistan’ın içlerinde köy köy gezinerek hüner gösteren öyle cambaz trupları vardır ki bunlar da kendilerine “Fakir” adını verirler. Bu çeşit Şark cambazları içinde Avrupalıların haki kalen pek hayretlerini çekecek hünerler gösterenleri yok değildir. Bilhassa havada vücudunu döndürüp bir ağaçtan sarkan ipi makara gibi vücuduna sararak ağaca tırmanmak şeklindeki hüner, Batıda hiçbir cambazın başaramayacağı bir harikadır. Çene üzerinde dikine tutulan bir bambu kamışının tepesinde, muvazene yapan çocuk cambazlığı da böyledir.
Fakat bunların “Kendisine ve dünyaya hâkim olmak” şeklindeki Hint felsefesiyle elbette hiçbir alakası yoktur.