DÜNYADA herkesin bir şeye merakı vardır. Fakat bazıları öyle garip şeye merak ediyorlar ve bunun için adeta bütün ömürlerini o kadar veriyorlar ki…
Bazılarının merakı her Şeyin en küçüğünü yapmaktır. Mesela, bir Fransız, kibrit kutusunun içine bir telsiz aleti yerleştirmiştir.
Diğer biri de, bir yüzüğün içine fotoğraf makinesi yapmıştır. Ayni şekilde, bir pudra kutusu da gramofon haline konulmuştur. Bütün bunlar yüzlerce defa büyüklükteki aletler gibi mükemmelen işlemektedir.
Bir Amerikalı da camdan bir motor yapmıştır. Bu motor da çok mükemmel çalışmaktadır. Malzemesi yalnız sigara ve kibrit kutusundan temin olunarak yapılan bir lokomotif de bir Amerikalının eseridir. Lokomotif ancak 548 gram ağırlığındadır.
Bir Fransız mühendisi de çelikten aynı şekilde küçük bir lokomotif yapmıştır. Lokomotifin bir tazyikli hava freni vardır. Amerikalı bir kadın da on parmağının her birine ayrı ayrı bir alet takarak iş görmektedir. Bunlar arasında, iğne, yüksük, çuvaldız, fırça gibi şeyleri vardır.
Bir kemancı da biri parmak kadar, biri daha küçük iki keman yapmıştır.
Parmak üzerinde durabilecek kadar ufaklıktaki kitap da bu cüceler eşyasından biridir.
Bir İngiliz de, bütün devirlerde yaşamış olan insanların kıyafetlerini taşıyan bebeklerden müteşekkil bir tarih vücuda getirmiştir…
Bazıları da bir işe yaramayacak müşkül şeylerle uğraşmayı severler. Mesela, bir adam, saatlerce uğraşarak, şişenin karnı üzerinde 8000 kibriti muvazene ile tutacak şekilde bir kule teşkil etmiştir…
Ya, posta pullarından elbise yapanlara ne dersiniz?
Holivuttaki bir garaj sahibi de, garajın önüne yüzlerce otomobil lastiğini üst üste koyarak bir kule yapmıştır.
Tam manası ile göz nuru dökülerek yapılan işlere misal olarak da bir posta kartı üzerine geçirilen İncil teşkil eder. Bizim bir iki cümle yazarak postaya verdiğimiz bu karta sabırlı bir adam, pertevsizle tam 32.000 kelime sığdırmış ve üç, dört yüz sayfalık kitabı kopya etmiştir… Bunun için sarf ettiği zaman, üç aydır.
Bir kadının da bilet merakı varmış. Bu kadın bir kere bir piyango bileti alıyor. Birkaç yüz lira para çıkıyor. Bu para ile de kaç tane alınırsa o kadar piyango bileti alıyor. Bu sefer birkaç bilete birden para çıkıyor. Kadın bu binlerce lira ile de yine piyango bileti alıyor.
Fakat talih bu ya! Bu sefer bir şey çıkmıyor!
O zaman kadın kederinden hasta oluyor ve yatağa düşüyor. Gelen doktor odaya girer girmez şaşırıyor: Duvarlar tamamıyla piyango biletleri ile kaplıdır. Bundan başka, koltukların, masaların örtüsü, pencerelerdeki perdeler hep bilettendir. Bunlar yalnız piyango biletleri değil, tramvay bileti, otobüs bileti, sinema, tiyatro ve konser bileti… Hülâsa, bilet namına ne varsa kadın hepsini toplamış, ondaki birçok eşyayı bunlardan yapmış…
Bir adam da hayatının son günlerini bir vapur kamarasında geçirmiştir. Dünya denizlerinde uzun seferlere çıkan bir vapurda kamara kiralıyor ve senelerce bu kamarada yaşıyor. Sebebini de şöyle anlatmaktadır:
“Artık hep ayni yerde yaşamaktan bıktım. Bir vapura binip her saat, her dakika başka bir yerin havasını teneffüs etmek kadar güzel ne vardır! Her gittiğim yer benim için artık bir mahalle, bir semt haline gelmiştir. Hamburg’ta, Newyork’ta, Buenos Ayres’de, San Fransisko’da ayrı ayrı bildiklerim var. Gittiğim zaman onlarla konuşuyorum…”
Bir adam da bir lokantaya on sene için abone olmuş ve on sene içinde günde iki öğünde yiyeceği yemeklerin parasını peşin vermiştir…
Bunlardan başka daha kim bilir ne tuhaf şeylere merak besleyen ve ne manasız şeylerin koleksiyonunu yapanlar vardır!