Bugün tayyare bombardımanları ile ağır bombalarla ölümün pek ucuz bir şekilde etrafa saçıldığı bir devirde yaşıyoruz. Hâlbuki tarihte bazı devirler olmuştur ki, insanlar ölüm için âletler icat etmeyi düşünmüşlerdir, işte, giyotin o âletlerin en meşhurudur ve ismine izafe edilen Dr. Gırillotine başını kurtarabildiği makineden adını bir türlü kurtaramamıştır.
Bazı icatlar, sahiplerinden başkasının adı ile yâd edilirler. Adını, haksız da olsa, mühim ve faydalı bir icada vermiş olarak elbette bir mazhariyettir. Fakat Giyotin gibi yüz binlerce insanın ve bilhassa pek çok masumların başını kesmiş menhus ve uğursuz bir âlete adını vermek herhalde iyi bir talih eseri değildir. İşte biçare Dr. Joseph Guillotine’in de nasibi böyle oldu.
İcat ve tatbik eden kendisi olmadığı halde adı yalnız kendi memleketinde değil, bütün dünya tarihinde idam makinesine takılı kaldı. Bu makine haç şeklinde bir kalasla yere tespit edilen iki yüksek koldan teşekkül eder. İki kolun arasında müselles şeklinde bir bıçak vardır ki, bir düğme vasıtası ile inip çıkar. Mahkûm, elleri, ayakları bağlandıktan sonra bir tahtaya yatırılır. Bazı makinenin altındaki yarım daireden geçirilince üstteki müteharrik yarım daire de indirilip kapatılarak bu suretle boynu idam penceresi denen deliğe sıkıştırılmış olur. Yukardaki bıçak bir silindir halinde indirilince boynun üst ta-rafını zapt eden tahtanın arasından geçerek mahkûmun boynunu keser, vücuttan ayrılan baş, öte tarafa, konmuş olan sepetin içine yuvarlanır.
Buna benzer idam makineleri büyük İhtilâlden önce de Fransa ve İtalya’da kullanılmış ve sonraları unutulmuştu.
Dr. Guillotine ihtilâl esnasında Paris Tıp Fakültesinde teşrih profesörü idi. Etats généraux denen Fransız meclisine Paris mebusu sıfatı ile girdi ve 1789 tarihinde bir gün mecliste idam mahkûmlarının eziyet çekmemeleri için bir makine kabul edilmesinin münasip olacağını söyledi. İşte adını ölüm makinesine vermekle neticelenen teşebbüsü yalnız bundan ibaretti.
Aradan iki sene geçmişti. 1791 de meclis, Doktor Louis isimli bir hekimi böyle bir makinenin yaptırılmasına memur etti. Tobias Schmidt isimli bir Alman o esnada böyle bir makinenin plânını Paris’e getirmişti. Doktor Louis ile görüştükten sonra o plâna göre makine meydana getirildi. İlk defa 1792 Nisanının on birinci günü makinenin nasıl işlediği tecrübe edildi. Tecrübe esnasında onun yapılmasına memur edilen Doktor Louis ile üç sene evvel bu fikri insanlık namına müdafaa etmiş olan Dr. Guillotine hazır bulundular.
İdam âleti Paris’teki Bicêtre hapishanesinin avlısına kurulmuştu, ihtilâlde birçok adamların kafasını düşürmekle meşhur cellât Sanson çağırıldı ve Paris hastanelerinde o sabah yeni ölen üç kadavranın başı kesilerek makinenin matlûba muvafık surette işlediği anlaşılmış oldu. Hatta tecrübenin muvaffak olduğunu gören cellât, “çok güzel bir icat ama Allah vere de bu kolaylık suiistimale sebep olmasa!” diye söylenmişti derler.
Onun hakikî idam âleti olarak kullanışı da ilk defa 1792 Nisanının 25 inci günü hırsızlık ve katil cürümlerinden dolayı ölüme mahkûm edilmiş olan Nicolas Pelletier’in başını kesmek sureti ile yapılmıştır.
İlk zamanlarda ona Mirabeau’nun adına nispetle Mirabelle diyenler vardı. Bir aralık, yapılmasına nezaret eden Doktor Louis’nin adına nispetle halk ona Louison ve Louisette şeklinde isimler vermiştiler. Milli ustura, demokrat gönyesi diyenler de vardı. Fakat bütün bu adlar ve lâkaplar tutmadı.
Giyotin ismi hepsine baskın çıktı. O derecede ki, biçare doktorun adından başını kesmek manasına Guillotiner şeklinde bir de fiil yaptılar ve bunu tasrif ettiler.
Kelime yalnız Fransız kamusuna girmekle de kalmadı. Onu bütün dünya dilleri aldılar. Bizzat Doktor Guillotine bu makine vasıtası ile yapılan idamlardaki haksızlıklardan şikâyet ettiği için az kalsın ayni makinede kendi kafasını da verecekti.
Bir aralık şüpheliler arasında hapsedildi fakat Robespierre’in düşmesi üzerine kurtuldu. Fakat başını kurtardığı makineden adını kurtarmaya muvaffak olamadı.