Bu cinayet belki kusursuz olacak ve katil hiçbir zaman yakalanmayacaktı, Fakat, ilâhi kudret buna razı olmadı ve cinayette bir püf noktası bıraktı.
Herbert Leonard Mills paraya fazla düşkündü. Böyle olmasaydı, bu cinayet ortaya çıkmayacak ve “Mills Hâdisesi” kapanıp gidecekti. Mills esasında zaten cani olacak tip değildi. Sakin, mütevazı bir adamdı. En büyük iptilâsı meşhur şairlerin şiirlerini ezberlemekti.
Herbert Leonard Mills’in idam edildiği sabah, bermutad, Nottingham kesif bir sise bürünmüştü. Katilden suçlu olan bu on dokuz yaşındaki delikanlı ne muhitin perişanlığından, ne de ölüm endişesinden en ufak bir şaşkınlık eseri göstermemişti. Lincoln hapishanesindeki hücresinden darağacına kadar kendinden emin adımlarla ve metin bir tavırla yürümüştü. Çehresi gayet sakindi. Ne mahkemenin dramatik safhaları, ne de af talebine gelecek cevabın beklenişi Herbert Leonard Mills’in üzerinde en ufak bir iz bırakmıştı. Sanki ölüme mahkûm olan o değildi. Kendisi basit bir seyirciydi. Ve müthiş bir canavarın idamını seyre gidiyordu.
Hükmün infazı ile birlikte “Mills Vakası” da tarihe karışmış bulunuyor.
Herbert Leonard Mills, hiçbir ipucu bırakmadan kusursuz bir cinayet işleme isteğinde belki muvaffak olacak ve bir cürüm cezasız kalacaktı. Fakat Mills’in paraya karşı olan hırsı bu cinayetin meydana çıkmasına ve yaptığının cezasını hayatı ile ödemesine sebep oldu.
Münzevi bir genç olan Herbert Leonard. Mills, sakin mahcup tabiatlıydı. Yegâne ve biricik iptilâsı şiirdi. Memleketinin bütün şairlerini ve onların en meşhur eserlerini ezbere bilirdi. Boyuna okurdu. Kendisi de şiirler yazıyordu. Şiirleri iptidaî olmakla birlikte kendisindeki şair ruhunu, beyitlerdeki orijinaliteyi fark etmemek kabil değildi. Bilhassa aşk ve kadın mevzuunda sayısız şiir ve beyitler yazmıştı.
Bu romantik ruhlu delikanlının en güzel eserleri Margaret Miller için yazılanlardı. Güzel bir kızcağız olan Margaret, Leonard Mills’in çıraklık ettiği büyük müessesenin memurlarındandı.
Herbert Leonard Mills, en ufak bir karşılık görmemesine rağmen, Margaret’e çılgınca âşıktı. Her gün öğle tatilinde bu kızın odasına giderek ona ithafen yazdığı şiirlerini o kurdu. Bir keresinde, Margaret’e birlikte gezme talebinde de bulunmuş; refüze edilince katiyen kırılmamıştır. Bazen oturur bu sevdiği kıza, hayallerinden, zengin olmak isteğinden bahsederdi. Hayatta, iki şey “Aşk ve Para” için yaşıyorum, derdi.
işte böyle bir insan olan bu delikanlı bir gün Nottirgham’ın sinemalarından birine gitti. Oturduğu koltuğun yanma da karanlıkta bir kadın gelip oturmuştu. Bir müddet sonra, kadın filmden söz açarak kendisiyle konuşmağa başladı ve sonunda dışarıda buluşma teklifinde bulundu. Para için böyle bir talepte bulunmuyordu. Bunu daha ziyade fizikî ihtiyaç tan dolayı istiyordu. Leonard Mills, evvelâ tereddüt etti; fakat sonra kendi gelen kısmeti tepmemeli diyerek kadınla ertesi günü şehir parklarından birinde buluşmağa razı oldu.
Ertesi akşam randevu mahalline giden çırak, sinemadaki kadının yüzünü aydınlıkta görünce az daha tabanları yağlayıp oradan kaçacaktı. O, genç bir kızla karşılaşacağını ummuştu. Halbuki Mabel Tattesslıavv adındaki bu kadın tam kırk dokuzuncu baharında idi. Yanyana yürürken, kadın, evli olduğunu, kocasının birkaç yıldan beri hapiste bulunduğunu, geçinmek için evinin iki odasını iki be!‘ kâra kiraladığını, kiracılardan birinin kızını iğfal edip ırzına geçtiğini, bu durumu bile bile kiracısını kaçırmamak için sesini çıkarmadığını anlattı.
Leonard Mills sessiz sessiz kadını dinliyordu. Bu, hiç de hoşuna gitmeyen bir gezintiydi. Birdenbire aklına şeytanî bir fikir geliverdi. Bu hususu, şair katil, hatıra defterine aynen şöyle kaydetmiştir.
“Her zaman, ipucu bırakmadan dört başı mamur kusursuz bir cinayet işlemeyi tasavvur ederdim. Parkta dolaşırken, bu tasavvurumu bu kadın üzerinde pekâlâ tatbik edebileceğimi düşündüm. Bundan daha âlâ bir mekân ve zaman da olamazdı.
Kimsenin bulunmadığı ıssız bir yere gidip çimenlerin üzerine oturduk. Üşüdüğünü bahane eden kadın bana sokulmuştu. Büyük bir muhabbetle kendisini paltomla örttüm. Kendisine karşı gösterdiğim alâka bu kırk dokuzluk azgın karıyı sennest etmişti.
Ellerimde eldivenlerim vardı. A yağa kalkıp arkasına geçerken kendisine bir sürpriz yapacağımı söyleyerek gözlerini kapamasını bildirdim. Ve gık bile dedirtmeden boğazını sıkıverdim.
Bu işi bu kadar kolaylıkla başarabileceğimi hiç ummamıştım. Kadının öldüğüne iyice kanaat getirdikten sonra, cesedini iki adım ötedeki bayırdan aşağı yuvarlayıverdim ve ben de paltomu sırtıma geçirip dedemin evine gittim.”
Herbert Leonard Mills, cinayetinden de para kazanmak hırsına kapılmasaydı belki de cinayet tarihi, faili meçhul kalmış bir vaka daha kaydedecekti.
Aradan birkaç gün geçtikten sonra, üç beş kuruş kazanmak ümidiyle, Leonard Mills, Londra gazetelerinden “News of the World” a telefon ederek bir ceset bulduğunu bildirdi. O bu haberin büyük bir alâka ile karşılanacağını, kendisine büyük bir mükâfat ödeneceğini ummuştu. Hâlbuki gazete haberi polise bildirmekle iktifa etti. Alâkadar dahi olmadı, ilk zamanlar Mills’den katiyen şüphelenilmedi. Polis, yalnız şahadetine müracaat etti. Fakat sonunda, bazı hareketleriyle şüpheyi üzerine çekti. Bu yolda yapılan tahkikat ve takibat sonunda da her şey meydana çıktı. Ve böylece, kusursuz bir cinayet işlemek için katil olan şair çırak, darağacında cinayetinin hesabını ödedi.