Ölüm kompleksi, zayıf ruhlu adamların ölüme manen ve maddeten yenilmelerinden ibaret bir ruh hastalığıdır. Ölüm kompleksine tutulanlar zahirî şetaretlerine rağmen için için çöken, için için ölüme yaklaşan zavallılardır. Asaplarının bozukluğu, muhakemelerine o kadar tesir eder ki, ölmenin değil, yaşamanın bir marifet ve meziyet olduğunu kestiremezler.
En, şuh ve şakrak bir sinema yıldızı olan Thelma Todd un bir garajda ölü olarak bulunması, Holivut’u baştan başa meşgul eden esrarlı bir intihar vak’ası halini almıştı. Fakat şahitlerden Patricia ile yine meşhur bir sinema artisti olan İdo Lupino mahkemede Thelma’nın ölümden daima soğukkanlılıkla bahsettiğini, yaşamak istemediğini ve sanki bu hayat da çekilir mi, tarzındaki sözlerini tekrarladıkları gün vak’ayı örten esrar perdesi yırtılmış; bedbaht yıldızın ölüm Kompleks’i denilen çaresiz derde müptelâ olduğu anlaşılmıştı. Bir mektep muallimliğinden, güzellik kraliçeliğine; oradan da sinema âleminin en yüksek şöhretine çıktığı ve işin iç yüzüne nazaran hiç bir esaslı endişesi olmadığı için Thelma Todd’ un zahirî neşesini ve kahkahasını görenler, onu hiç bir vakit intiharı düşünmemiş sanarak aldanmalardı. Hâlbuki bu zahirî şetaret ve şenlik ekseriya ölüm Kompleksine tutulan hastanın, hastalığını kendinden ve hariçten saklamak için, sevkı tabiî ile tuttuğu anormal bir yoldan başka bir şey değildir.
Amerika cumhur reislerinden Abraham Lincoln’de bu hastalığa müptelâ imiş. O da birçok defalar ölümden sanki arzu edilir bir gaye imiş gibi bahsedermiş. Zaman zaman intihar etmesinden o kadar korkarlarmış ki, arkasında bir sürü sivil polis gezdirirlermiş.
Ölüm Kompleks’i çok garip ve gayri tabiî bir duygudur. Bilcümle nebatlar, hayvanlar ve insanlarda yaşamak, kabil olduğu kadar hayatta kalmak en esaslı bir histir. Bu itibarla ölüm Kompleks’ine tutulanların muhakkak surette henüz keşfolunmamış, fakat bünyelerine kadar kök salmaya müsait bir akıl müvazenesizliğine uğramış olmaları lâzım gelir. Fakat bu hastalığı ilerlemeden keşfedip çarelerini aramak son derece müşkül bir iştir. Çünkü hastalığa tutulanlar dahi vaktiyle işin farkına varamazlar.
Ölüm Kompleks’i çok zaman küçüklükten başlayan bir hastalıktır. Babasını yahut anasını çok acıklı şartlar altında kaybeden yavrularda bu elim vak’a öyle silinmez izler bırakabilir ki, bilhassa kimsesiz kaldıkları takdirde ana ve baba şefkatine olan ihtiyaç onların ölüm Kompleks’ine tutulmalarına sebep olabilir. Kimsesiz kalınca, ruhlarının muhtaç olduğu şefkat ve sevilmek duyguları onlar için ölümü bir ihtiyaç haline getirecek kadar kuvvetli olabilir.
Ölüm Kompleksine tutulanlar arasında Charlroi’li bir mezarcı geceleri evinde yatacak yerde boş mezarlardan birini tercih edermiş. Vak’a icabı geceleyin yapılmak lâzım gelen bir fethi meyit esnasında aranarak bulunamayan bu mezarcı bilâhare fethi meyit yapılırken hâsıl olan gürültüden uyanarak doktor ve mahkeme azasını mezarlıktan kaçıracak kadar ürkütmüş ve hâdise uzun dedikoduları mucip olmuştur. Zavallı mezarcının ölüm Kompleks’ine müptelâ olduğu anlaşılmaya kadar bir hayli zaman geçmiştir.
Dil tutulmasının, sar’anın ve sık sık ânî bayılmaların da ölüm Kompleks’ine atfedilmesi lâzım gelen şekilleri vardır. Bunları uzun zaman tetkik eden Profesör Larid, bazı hastaların tamamıyla ölüm ızdıraplarını taklit ettiklerini kaydetmektedir. Ölüm Kompleks’ine atfı lâzım gelen bu gibi haller, medyumlarda da görülmektedir. Esasen medyumlardan birçoğunun bu hastalığa tutulmuş oldukları anlaşılmıştır. Bizim cezbeye kapılmış dediğimiz biçarelerin de ölüm Kompleks i ızdırabı altında kıvrandıkları muhakkaktır. Bu suretle normal insanlarda görülmeyen bu gibi hâdiselerin sırf dinî veya İçtimaî tesirler altında vücuda gelmediği ve bu zavallıların hasta ruhlu insanlar olduğu meydana çıkıyor ki, bu itibarla cemiyete bir kat daha muzır oldukları şüphesizdir.
Thelma Todd hâdisesi bütün dünyayı alâkadar ettiği sıralarda Detroit’de yedi yaşında bir kız çocuğunun ölüm Kompleks’ine tutularak bir haftadan fazla bir müddet şehrin mezarlığında yattığı ve bütün gayretlere rağmen evine getirmek imkânı hâsıl olmadığı tespit edilmiştir.
Ölüm Kompleks’ine tutulan krallar arasında Almanya İmparatoru Beşinci Şarl kadar tuhaf işler yapan hastaya pek az rastlanır. İhtiyarlığı dolayısıyla tahtını oğluna terk ederek, bir manastıra çekilen İmparator, ölümü o kadar özlermiş ki, manastırdaki papazları başına toplayarak her hafta kendi cenazesi için âyinler yapar ve tabutunu bizzat kendi eliyle kaldırırmış.
Normal hiç bir insan, ölümü arzu etmez ve edemez. Tetkiklerinde bu neticeye varan Profesör Laird, ölüm Kompleks’inin de herhangi bir sinir hastalığı gibi kabili tedavi şekilleri mevcut olduğunu iddia etmektedir. Maamafih bu illetin bazı şekilleri de vardır ki, Thelma Todd’a olduğu gibi tesiri ânî olur ve hastayı ölüme sürükler. Bu hastalığın çaresi var mıdır, yok mudur? Henüz buna bir kısım doktorlar evet, bir kısımları hayır demektedirler.