31 Ekim akşamıydı… Biz ona Samhain (Yaz’ın Sonu) Festivali demeyi tercih ederdik. Kış için gerekli hazırlıklar yapılmış, şaraplar olgunlaşmaya bırakılmış, kışın soğuk ve karanlığından koruduğuna inanılan şenlik ateşine pagan tanrılarına kurban edilmiş hayvanların kemikleri ve o yıl yetiştirilen ürünler atılmış ve rahipler gelecek kehanetleri için transa geçmişti bile. Bizim evde ise yemek masasının etrafına toplanmış aile bireyleri katatonik bir halde, siyah kadifeler içinde, mumların turuncu alevleriyle aydınlatılan ziyafet sofrasına dik dik bakıyorlardı. Kimseden çıt çıkmıyordu. Titrek mum alevlerinin aydınlattığı bembeyaz yüzler donuktu. Masada tüm bir kasaba halkını doyuracak kadar yiyecek olmasına rağmen herkes gözünü barmbrack adını verdiğimiz meyveli keke dikmişti. Tam ağzımı açacak olduğum anda birden sanki birinden komut almışçasına tüm eller meyveli kekin olduğu tabağa uzandı. Dudaklarım ses çıkaramadan yeniden birbirine kenetlendi. Evet, hatırlıyordum, aslen bir İrlandalı olan büyük büyükannem anlatırdı. 31 Ekim akşamı kimsenin konuşmadığı bir akşam yemeği, bir ruhun ev sakinlerine eşlik ettiği anlamına gelirdi. Barmbrack ise bir İrlanda geleneğiydi ve pişmeden önce hamuruna bir yüzük konulur ve yüzüğü bulanın takip eden yılda gerçek aşkını bulacağına inanılırdı. O gece tabaktaki bir parçaya da ben uzandım ve koca bir dilim ısırdım, yüzük dişlerimin arasındaydı! Tam o anda yanı başımda titreyip duran mum bir anda karanlığa teslim oldu. Gerçek aşkımın bir hayalet olacağını nereden bilebilirdim?
Kelt takvimi yılı iki yarıya ayırmıştır; karanlık yarı Samonios ayı olan Ekim/Kasım evresinde, aydınlık yarı da Giamonios ayı olan Nisan/Mayıs evresinde başlar. Karanlık yarının arife gecesi olan Halloween’de yaşayanlarla ölüler arasındaki sınırın ortadan kalktığına ve ölülerin yaşayanların arasına karışmasına izin vermek için tüm uzayın ve zamanın askıya alındığına inanılır. Elbette her ölü sevdiklerine kavuşma niyetine değildir, bunlar arasındaki intikamcı ruhlar da dünyaya inip ele geçirecekleri bir beden ararken insanlar korkunç kıyafetler giyip maskeler takarak bu ruhları yatıştırmaya çalışırlar. İşte bu nedenle insanlar bahçelerine hayvan kemikleri gömer veya kapının yakınına bir hayvan resmi asarlar. Bu gece aynı zamanda gulyabani, cadı, vampir, yarasa, baykuş, karga, akbaba, balkabağı-adam, siyah kedi, örümcek, goblin, zombi, mumya, iskelet ve demonların da gecesidir. Yarasalar tur atarak ölü çıkacak evleri gösterir, cinler siyah bir kedi kılığına girer ve havada seyreden bir cadı görmek isteyenler elbiselerini içi dışına gelecek şekilde ters çıkarırlar. Her yer siyah ve turuncu renklere bürünmüştür. Siyah gecenin derin karanlıklarındadır; turuncu ise daha çok balkabağının aydınlığında, oyulmuş ve içine mum koyulmuş bal kabağı jack-o’-lantern (Jack Feneri)’ndedir. Bu fenerler, keltlerin hem ruhu hem de bilgiyi barındıran ve vücudun en güçlü kısmı olduğunu düşündükleri kafayı sembolize etmektedir. Jack Feneri’nin Stingy Jack efsanesinden geldiğine dair söylentiler vardır. Bu efsaneye göre hırslı, kumarbaz ve sağlam bir içici olan yaşlı çiftçi Jack, şeytanı kandırarak ağaca tırmandırmış, sonra da ağacın gövdesine haç çizerek onu tuzağa düşürmüştür. Şeytan intikam almak için Jack’i her gece elinde sadece içi oyulmuş bir şalgamın içine yerleştirilen mumla gezmeye mahkûm ederek lanetlemiştir. Efsanedeki şalgam ise zamanla yerini bal kabağına bırakmıştır.
Samhain olarak bilinen ve daha sonra Cadılar Bayramı, Helloween diye anılan bu gece aslen bir pagan bayramıdır ve diğer pagan bayramları gibi bu bayram da halkın kültürel alışkanlıklarını değiştirmeden dönüştürmek ve böylece kolayca semavi dinlere mal etmek stratejisine maruz bırakılmıştır. 7. yüzyılda da Papa Boniface IV, 1 Kasım’ı All Saints’ Day (Tüm Azizlerin Günü) olarak düzenlemiştir. Bu ayin eski İngilizcede All Hallows’ Day (tüm kutsanmışların günü) olarak da geçer ve 1 Kasım’ın arifesi haline getirilen Halloween gecesiyle ilişkilendirilir. Tüm Azizler Günü de Samhain’e çok benzer şekilde yakılan şenlik ateşleri, törenler, melek, şeytan ve aziz kostümleri giyilerek kutlanır. Kilise son bir düzenlemeyle bu azizler bayramını üç güne çıkarmış, 31 Ekim tüm azizlerin gününün arifesi, 1 Kasım tüm azizler günü ve 2 Kasım da ölüleri onurlandırmak adına tüm ruhların günü ilan edilmiştir.
Bugün kutlanmaya devam edilen ve “cadılar bayramı” olarak da geçen Halloween gecesinde çocuklar kapı kapı dolaşarak “şeker mi oyun mu” geleneğini gerçekleştirir, evler geceye uygun dekore edilir, çeşitli oyunlar oynanır. Bununla birlikte hayalet hikâyeleri anlatmak, korkutucu öyküler okumak, korku filmi seyretmek, perili evleri ziyaret etmek, bal kabağı oymak, kostüm partileri düzenlemek ve şenlik ateşleri yakmak gibi aktiviteler gerçekleştirilmektedir. 19. yüzyılda İrlandalı göçmenlerce Kuzey Amerika’ya gelen bu gelenek, orijini aldığı İrlanda, Kanada, Porto Riko, İngiltere, Yeni Zelanda, Avustralya başta olmak üzere artık pek çok ülkede de kutlanılmaktadır. Bu kutlamaların balkabağı ve kostümlerle ifade edilen görsel yanıyla birlikte ölülerin ruhlarına dua etmek, et yememek ve o gün oruç tutmak gibi mistik bir yanı da bulunmaktadır. Cadılar bayramının belki de en ilgi çekici yanı olan cadı, şeytan, demon ya da iskelet kılığına bürünmek aynı zamanda bir tür zafer gösterisidir. Tüm bu korkulan varlıkların kılığına girmek tanrının gücü altında onlarla dalga geçmek anlamına da gelmektedir. Dahası bu kostümlerin her biri birer Latince “öleceğini hatırla” anlamına gelen memento mori sembolüdür, bu sembolizmin arkasında ise psikolojik olarak tanrı inancını güçlendirme anlamı yatmaktadır.
Cadılar bayramı her ne kadar dini bir ayin şekline sokulmaya çalışılıp pagan kültürünün dönüştürülmeye çalıştığı bir başka mecra olsa da, günümüzde dada çok bir tür halk eğlencesi olarak varlığını sürdürmektedir. 31 Ekim gecesi, yer yer modernize edilen geleneksel kutlamalarla artık eğlence sektörünün bir parçasıdır. Yaratılan korku atmosferi ve görsel şölen kuşkusuz pek çok sanat dalında işlenmiş ve de ilham vermiştir. Halloween yılda tek bir gecedir ama Helloween her gün olabilir diyen Alman power metal grubu Helloween bu geceye dair ilk akla gelen örnektir denilebilir. Helloween’in “Keeper of the Seven Keys Part I” albümünde “Halloween” adında bir parçası da bulunmaktadır. Müzikal korku eserleri konusunda konsept albümlerle kendini kanıtlamış Danimarkalı heavy metal grubu King Diamond, “Halloween” parçasında her gecenin birer Halloween olduğunu iddia eder. İspanyalı power metal grubu Dark Moor, “The Fall of Melnibourne” EP’sinde, Alman power metal grubu Blind Guardian, “Lucifer’s Heritage: Symphonies of Doom” demosunda, Litvanyalı black/heavy metal grubu Meressin, “Satan, Oro Te, Reo Portas Patere” demosunda, Amerikalı heavy metal grubu Ripper, “And the Dead Shall Rise” albümünde, İsveçli death metal grubu Sorcery, “The Arrival”” demosunda “Halloween” adlı parçalarında bu geceyi müzikal olarak yaşatmaya devam ediyorlar. Halloween konusu İngiliz gotik/black metal grubu Cradle of Filth’in de gözünden kaçmamış olacak ki 2006 tarihli “Thornography” albümünde “Halloween II” olarak yerini almış. Halloween, sadece aynı adlı bu parçalarda yaşatılmıyor elbette. Gecenin barındırdığı korku ikonu haline gelmiş yaratıklarla ilgili parçalar besteleyen pek çok grup bulunmakta. Bu geceye dair yapılmış kara listelerde yer alan gruplar ve parçaları sıralarsak; Gotik denilince akla gelen Type of Negative’den “Black No.1 (Little Miss Scare-All)”, Black Sabbath’ın şeytan notaları da denilen triton ile bestelediği “Black Sabbath”, karanlık korkusunu en güzel anlatan şarkı olarak Iron Maiden’dan “Fear of the Dark”, korkunun müzikte vücut bulmuş hali Alice Cooper’dan “Feed My Frankestein”, vampirizm söz konusu olduğunda şiirsel sözleriyle parçalara kan sıçratan Cradle Of Filth’den “The Twisted Nails of Death”, video kliplerin adeta korku türünde çekilmiş birer kısa film olan Moonspell’den “I’ll See You In My Dreams”, Mötley Crue’dan “Shout At the Devil”, Ozzy Osborne’dan “Bark At The Moon”, Judas Priest’den “A Touch of Evil”, Slayer’dan “Dead Skin Mask”, Metallica’dan “Creeping Death”, Rob Zombie’den “Living Dead Girl” ve Kiss’den “Unholy”. Metal müziğin sevdiği bir alan korku ve Halloween da direkt korkunun içinden geçerek kutlanılan bir gece. İşte bu nedenle uzayıp gider bu kara listeler ve gece yaratıklarının müzikal izdüşümü bu heavy parçalar.
Cadılar bayramıysa konu, son sözler de bu geceye ithafen yüceltmeli korkuyu. Geceye dair sözler edilmeli ve büyük büyük annemin yaptığı gibi ölülere dair hikayeler anlatılmalı. Kim bilir, gerçek aşkınızın bir hayalet olduğunu öğrenebilirsiniz bu gece siz de. Kana susamış canavarlar, kulağınıza fısıldayan cadılar, içinizdeki şeytanlar, köşelere gizlenmiş hayaletler ve tavanda tünemiş kâbuslarınız bol olsun. Işık karanlıkta parlar.
Zeynep Çolakoğlu
Ucuz not: Matbu tarihimizde Halloween temalı kapak örnekleri tek tük olup, çoğu da kazayla Ekim ayı dışına denk gelmiştir. Bu konu üstüne bilinen tek kapak, Yüxexes’in 2009 tarihli … sayısıdır. Banu Güven’in cadı kılığına girdiği bu kapak fotoğrafı Mehmet Turgut tarafından çekilmiştir.