YALANCILAR KULÜBÜ 1935 Senesi Palavra Şampiyonu Kimdir ?

0
866

Ameliyat neticesinde burnu çarpık yapışan adamın aksırdıkça şapkası havalanıyor.

Top talimlerinde endahtın kime ait olduğunu anlamak için mermiler topun ağzından çıkarken boyanıyor. Yalancılar kulübü azaları işte buna benzer yalanlar icat ederek şöhretlerini temin etmeye çalışıyorlar.

MERİKA tam manasıyla cemiyet meraklısı bir memlekettir. Oradaki cemiyetlerin sayısı binden fazladır. Kim olursa olsun dört kişi bir araya gelince hemen bir cemiyet kurar, buna tuhaf bir isim takarak eğlenir dururlar.

Burlington yalancılar kulübü yalanın en büyüğünü, en akla sığmazını uyduranlar arasında her sene bir müsabaka tertip etmekle ve senenin yalancılık şampiyonunu da uzun münakaşalardan sonra tayin etmekle meşhurdur.

Uydurmasyon palavra atanlar arasında avcılar, balıkçılar ve gemicilerin bir sınıf olarak sıra ile birinci, ikinci ve üçüncü geldikleri dünyaca bilinmiş bir şeydir. Fakat tarihin en büyük yalancısı Ananias beşere miras bıraktığı palavracılığı bugün dünyaya gelip bizlerin ne kadar ilerlemeye, inkişaf ettirmeye muvaffak olduğumuzu görmüş olsaydı o da şaşar ve Burlington yalancılar kulübünü bu bakımdan herhalde şayanı tebrik bulurdu.

Kulüp neşriyatına bakılacak olursa 1935 palavraları arasında birinciliği kazanan Gin Gordan’ın uydurmasıdır. Şampiyon Gin şu yalanı atmıştır:

“İki sene evvel hava o kadar soğuktu ki, bir gün soğuğa tahammül edemeyerek evimize bir fare iltica etmişti. Fareyi tutmak için her türlü tedbirlere müracaat ettiğimiz halde bir türlü muvaffak olamıyorduk. Nihayet aklıma bir şey geldi. Mademki fare eve soğuktan iltica etmişti: o halde onu evden yine soğuk çıkaracaktı. Evde mevcut en büyük termometreyi alarak altına bir miktar peynir koydum ve ertesi sabah inanmazsınız, fareyi yakalamıştım. Sebebine gelince; gece soğuğun tesiri ile sukut eden cıva fareyi,  adeta mıknatıs gibi çekmiş ve zavallı hayvancık kımıldayamaz bir hale gelmişti. Hemen kuyruğundan yakalayarak onu sokağa salıverdim.”

Burlington yalancılar kulübü 1929 da üç beş genç tarafından açılmıştır. Şimdi azası 5000 kişiden fazladır. Bütün dünyaca tanınmıştır. Yeryüzünün her tarafından gönderilen yalanlar okunmakta ve bunlara cevap da verilmektedir. Nihayet sene sonunda en büyük yalanları uyduranlar arasında bir müsabaka yapılmakta ve senenin şampiyon yalancısı da bu suretle taayyün etmektedir.

Geçen sene gönderilen yalanlar arasında bir bahriyelinin göndermiş olduğu palavra da çok hoştur.

“Geçen ay endaht talimine çıkmıştık. Hedef, süratle seyreden bir muhrip tarafından çekiliyor ve biz de bütün gayretimizle isabet için uğraşıyorduk. Fakat beş altı gemi birden ayni zamanda endaht yaptığı için hedefe vaki İsa betlerin hangi gemiye ait olduğunu tespit etmek bir türlü mümkün olamıyordu. Atıcılığıma güvendiğim için benim ayarladığım toplarla vaki isabetleri başkalarının kendilerine mal etmelerine bir türlü tahammül edemiyordum. Nihayet düşüne düşüne aklıma şeytanca bir plân geldi. Bir nefer topun ü zerine oturacak, topun namlusu üzerine de bir bakraç boya koyacak ve gülle tam topun ağzından çıktığı esnada nefer elindeki fırça ile gülleyi bizim gemiye tahsis olunan renge boyayacak ve bu suretle hedefe vaki isabetlerin şerefi hangi gemiye ait olduğu belli olacaktı. Fikrimi güverte zabitine söylediğim zaman sevincinden çıldıracak hale geldi. Derhal bizim gemide tatbikine başladık ve o derece muvaffak olduk ki aradan yarım saat geçmeden talime iştirak eden bütün gemiler bizi taklit ettiler.”

Yalancılar kulübüne bir çiftçi tarafından gönderilen şu uydurma da enteresandır:

“Geçen sene ağustosta havalar o kadar sıcak gidiyordu ki, bir gün mısır tarlasında çalışırken havada müthiş bir gürültü yaparak uçan bir çekirge gelip sararmaya yüz tutan mısır yaprakların dan birinin üzerine kondu. Hâsıl olan bu temastan bütün mısırlar ani surette tutuştu, 60 dönümlük koca bir tarla beş dakika içinde kül haline geldi.”

Frank La Chaplle’in 1935 müsabakasına gönderdiği uydurmasyon da hiç fena değildir:

“Bu kış mutat veçhile iki arkadaş her hafta muntazaman ava çıkıyorduk. Cumartesi günü şehirden ayrılıyor, pazartesi günü avdet ediyorduk. Tuvaletine çok meraklı olan arkadaşım geceleyin köylünün evinde tıraş olurken ormanda acı acı öten bir baykuşun sesini duyarak ürktü. Ürkmesiyle beraber elindeki ustura ile burnunun ucunu kesmez mi? Doktor veya hastane bulmak imkânsızlığı karşısında iş başa düşünce arkadaşımın burnunun kopan parçasını yerine koyarak çantamızda ihtiyaten bulundurduğumuz sargı bezi ile sıkı sıkı sardım.

Bir iki hafta sonra arkadaşımın burnundaki sargılar açıldığı zaman gördük ki burnun kopan parçasını acele ile deliklerini yukarı doğru bağladığım için yanlış olarak yapışmış.”

Yanlış yapılan bu ameliyata rağmen Frank hâlâ şu iddiadadır:

“Arkadaşım soğuk almamış olsaydı her şey yolunda gidecekti. Aksırdığı vakit burun deliklerinden çıkan kuvvetli rüzgâr şapkasını savuruyor ve bundan sinirlenen arkadaşım da şapkasız geziyordu. Nihayet bir gün ormanda müthiş bir yağmura tutuldu. Sanki gökyüzü delinmiş gibi bardaktan boşanırcasına yağmur yağıyordu. Şapkasız olduğu için bittabi yüzünü sağanak halindeki yağmurdan muhafaza edemiyor ve suların burnuna dolarak midesine kadar inmesine bir türlü mâni olamıyordu. Biçare beş on dakikalık ümitsiz bir mücadeleden sonra boğulmak suretiyle vefat etti.”

Burlington yalancılar kulübü evli azanın nazarı dikkatine aşağıdaki palavrayı arz etmekle müftehirdir:

“Romatizmadan muzdarip azadan biri her çareye baş vurduktan sonra ümitsiz bir halde iken doktorun kendisini muhakkak surette iyileştireceği vaadiyle verdiği ve banyodan sonra sürülen ilâcını almak üzere hamam odasına girer. İlâcın nerede olduğunu eliyle koymuş gibi bildiği için elektriği yakmadan rafa uzanır ve ilâç şişesini alarak ağrıyan bacağına bol bol sürer.

Zavallı adam sabahleyin uyandığı vakit bir de ne baksın, ağrıyan bacağından eser bile kalmamış, öteye döner, beriye döner, sanki sihirli bir ameliyat geçirmiş gibi ne bacak ne de ağrısından bir şey kalmadığını görünce anlar ki gece karanlıkta hamamdan romatizma ilâcı diye aldığı şişe karısının vücudunu yumuşatmak için kullandığı uçucu kremlerden biri imiş.”

Paylaş

CEVAP VER